Yeme Bozukluğu Ölüm Riski Taşıyor

Yeme bozukluğunun çocuk yaştan itibaren ortaya çıkan patolojik bir hastalık olduğunu söyleyen Uzman Klinik Psikolog Dicle Naz Naki, “Yeme bozukluğu ilk zamanlarda sık sık yeme ya da yemekte kesilme iştahsızlık olarak görülebilir. Burada önemli olan hastanın farklı bir rahatsızlığı olup olmadığıdır. Yeme bozukluğu sorunu kişilerde 2 yaş döneminden kalan kalıntılardır aslında. Hastalık yemeği tamamen reddetme ya da fazlasıyla yeme olabilir” diye konuştu.

Yeme Bozukluğu Ölüm Riski Taşıyor

Yeme bozukluğunun çocuk yaştan itibaren ortaya çıkan patolojik bir hastalık olduğunu söyleyen Uzman Klinik Psikolog Dicle Naz Naki, “Yeme bozukluğu ilk zamanlarda sık sık yeme ya da yemekte kesilme iştahsızlık olarak görülebilir. Burada önemli olan hastanın farklı bir rahatsızlığı olup olmadığıdır. Yeme bozukluğu sorunu kişilerde 2 yaş döneminden kalan kalıntılardır aslında. Hastalık yemeği tamamen reddetme ya da fazlasıyla yeme olabilir” diye konuştu.

Yeme Bozukluğu Ölüm Riski Taşıyor
30 Ekim 2018 - 15:59

Anoreksia ve Blumia hastalıklarında ölüm riskinin fazla olduğunu belirten Naki, “Anoreksia (manken hastalığı) çok hızlı kilo kaybı hastalığıdır. Kişi %90 oranında kilo kaybeder ve genellikle kadınlarda görülür, adet kesinlerine yol açar. Anoreksia hastalarında hastaneye yatış gerekirse desteklenmelidir. Ölüm riski oldukça fazladır. Blumia hastalığı ise tıkanırcasına yemek yeme adı altında toplanır. Tamamen kendini zorlar… Bir lokmayı çiğnemeden ikinci lokmayı ağza atma şeklinde devam eder. Farklı yollardan kilo vermeye çalışırlar. Aslında beden algılarında problem vardır. Kişi zayıftır ama aynadan kendini zayıf görebilir. Organlar işlevselliğini kaybediyor bu rahatsızlıkta da ölüm riski fazladır. Psikoterapi ve ilaç tedavisi görmesi gerekir. Kişi iki haftada anormal bir şekilde kilo veriyorsa bir rahatsızlığı var mı diye bakılmalıdır” dedi.
“Cerrahi müdahalelerden sonra kişi zaten büyük bir operasyon geçirdiği için belli bir diyet kontrolünden geçiyor ve kişinin yemek düzeni değişiyor” diyen Naki, “Bu durum da sinir durumlarına yol açıyor. Kişinin beden algısı değişiyor ama zihin hala aynı kalıyor haliyle zihni desteklemekte yarar var. Hasta cerrahi müdahale öncesi ve sonrasında kişi psikoterapi desteği almalıdır. Bu kişiler zaten çok yoğun çeşitli diyetler yapmış ve başarılı olamamış kişilerdir haliyle psikolojik durumları biraz daha depresyona yatkındır. Cerrahi yöntem obezite hastaları için geçerli, anoreksia hastaları için geçerli değildir” dedi.
“Tamamen kişiye özel besinler”
Cerrahi işlem uygulansa da uygulanmasa da normal diyet hastalarının, kronik rahatsızlığı olan kişilerin kilo takibinin önemli olduğunu ifade eden Diyetisyen Simge Şenman, “Sıkı takip yapılması gerektiği için hasta bizi 24 saat boyunca arayıp aklına takılan her şeyi sorabilir, her an bize ulaşabilir. Obezite ve mide ameliyatları veya balon uygulamaları sonrasında bu takip daha da sıkı oluyor. Yurt dışı hastalarımız için takibi kolaylaştırmak adına biz devamlı arayıp soruyoruz çünkü bu tür durumlar hayati risk taşıyor. Hastaları ortalama 2 haftada bir mutlaka görüyoruz. Beslenmesini, miktarını ayarlıyoruz, ölçümleri yapılıyor ve ölçümleri doğrultusunda menüsü değişiyoruz. Sabit bir menü üzerinden gitmiyoruz, protein eksikse ona göre kabızlık sorunu varsa ona göre menü hazırlıyoruz. Tamamen kişiye özel besinler oluyor. En çok yaptığımız şeylerin başında protein desteği geliyor” dedi.
Su içmeye özen gösterin
Sıvı evresi, püre evresi ve katı evresi olmak üzere cerrahi işlem sonrasında 3 aşama olduğunu vurgulayan Şenman, “Sıvı evresi hastalar için en zor durum çünkü 2 hafta boyunca püreli pütürlü hiçbir şey yenilmiyor. Kişinin günlük aldığı protein miktarının ortalama 60-80 gramı bulması gerekiyor. Kusmalar ve bulantı çok sık görülüyor. Eski alışkanlığa bağlı tüketim olduğu için kişi zorlanıyor. Püre evresinde her şey biraz daha kolaylaşıyor. Gıdaları haşlayıp püre halinde tüketebiliyorlar. Katı gıdalara geçiş en kolay evredir. 5 hafta sonrasında hasta eskisi gibi evde yemek yiyebiliyor. Kahve ve çayı 1 ay boyunca önermiyoruz hastaların su içmesini önlüyor ve ödeme sebep olabiliyor. Bitki çayı içebilirler… Hastaların kilogram başı 30 mililitre su içmeleri gerekiyor. Su içmezse kilo kaybı olmuyor. Suyu ne kadar çok içerseniz o kadar kilo verirsiniz” diye konuştu.
Yeme bozukluklarında az yemeye sebep olan cerrahi ile tedavi önerilen hastalıklar hakkında bilgi veren Genel Cerrahi Op. Dr. İsmail Özsan  “Yemek borusu kökenli olanlar arasında yemek borusu divertikülleri: genelde ileri yaşlarda görülen özellikle yutma güçlüğü ile belirti gösteren yemek borusunda oluşan ceplerdir.
 Akalazya: yemek borusunun bitimindeki mide ile birleşkedeki kasın işlevini yerine getirmeyip kasılı kalması hastalğıdır. Özellikle divertiküllerde olduğu gibi yutma güçlüğü ve takılma hissiyle belirti gösterir.
Hiatus hernisi: Yediğimiz besinler ağızdan mideye özefagus tarafından getirilir. Özefagus diyaframdan karın boşluğuna açılır ve mide ile birleşir. Bazı durumlarda ise özefagus ve mide gögüs boşluğuna yakın yerde birleşir buda mide fıtığıdır. Mide kökenli yeme bozukluklarına sebep olan tümörler mide çıkışındaki ülserler pilör kasının fazla çalışması nedeniyle oluşmuş darlıklar da cerrahi girişim gerektirmektedir.
Çok yemeye bağlı oluşan aşırı kilo durumlarında psikolojik sıkıntısı olmayan vki (vücut kitle indeksi) 40> ve 40>vki>35 olup ek hastalığı olan obez hastalara cerrahi tedavi uygulamaktayız” dedi.
 

YORUMLAR

  • 0 Yorum